
nefya
![]() |
---|
sevgi
Üçgenle meydana gelen 3 birleşim yeri. Yani bile aile, topluluk, grup... bu üçgene takılan onca diğer küçüklü büyüklü top ise, sevgi üçgenine takılan diğer enerjiler. Büyür de büyür bu üçgen... üçgenin ortasında ise bir çift kırmızı kanat.
NEFES ALMA VE SAĞLIĞIMIZ
Cheryl Valk
Başlangıç olarak nefesin ve oksijenin bedenimizdeki hücreleri nasıl etkilediğini anlamamız gerekiyor. Nefes almak bedenimizde bulunan çift denetimi olan dokuz kas grubunun sadece bir tanesini kullanır. Çift denetim demek, bu seçkin kas gruplarının hem somatik sistem tarafından bilinçli olarak hem de otonom sistem tarafından bilinçdışı olarak denetlenmesi demektir. Nefes almak için kullanılan kaslar diyafram ve interkostal (kaburgalar arasındaki kaslar) kasları kapsar. Geri kalan sekiz kas grubu bilinçli ve bilinçsiz olarak göz kırpmamızı, çiğnememizi, kontrolü elememizi, ve elleri ve ayakları hareket ettirmemizi sağlar. Nefes almak tüm hücrelerin ve tüm bedenin fizyolojik olarak çalışmasını etkilediği için, diğer çift denetimli kas sistemlerinle karşılaştırıldığında daha özel ve eşsiz bir durumu vardır. Diğer çift denetimli sekiz kas gruplarının ve onların oluşturduğu süreçlerin beden üzerinde çok daha kısıtlı etkileri vardır.
Açıkça nefesi isteyerek kontrol altına alma becerisine ihtiyaç vardır. Yüzerken ya da kötü bir koku duyduğunuzda nefesinizi tutamadığınız bir hayal edin. Oysaki çoğu zaman nefes almayı düşünmeden nefes alırız. Bilincimiz olmadan nefes aldığımızda bu işlem otonom sinir sistemi tarafından yönetilir. Bu otonom sinir siteminin, birbiriyle denge içerisinde çalışan, sempatik ve parasempatik adı verilen iki tane alt sistemi vardır. Sempatik sistem kaç veya savaş gibi aktif durumlarla, parasempatik sistem ise sakinleşme durumlarıyla ilgilenir.
Birçok insan bilinçleri dahil olmadan dakikada onbeş kere nefes alıp verirler. Bu nefes alma hızında otonom sinir sistemi kaç veya savaş durumu algılar ve tüm bedende fizyolojik işlevi vurgular. Çok sık ve diyaframı dahil edemeyecek kadar satıhta nefes almak, sempatik sistemin hakimiyetini gerektirir. Kalp atışı hızlanır, kaslar gerilir ve kaç ve savaş algısına karşılık çeşitli bio kimyasal maddeler üretilir ve salınır. Otonom sinir sistemi alarm durumuna geçtiği zaman, her bir hücre bundan etkilenir. Başka bir deyişle, beden dengesiz bir duruma geçer. Bu dengesizlik, yüksek kan basıncı, endişe, dikkat dağınıklığı ve diğer sorunların gelişmesinde önemli bir etken olarak görülmektedir.
Sempatik sinir sisteminin egemenliğini uzun süre devam ettirdiğinde, hücreler ve sistemler bitkin düşer ve görevlerini uygun bir biçimde yerine getiremezler. Bedenin içerisindeki dengeleri doğru sağlamak, bedeni daha sağlıklı ve genç görünümlü gösterir.
Nefesi en ideal sıklıkta ve derinlikte alarak, otonom sinir sistemini dengeleriz. Nefesin sıklığı, sempatik sistemi; nefesin derinliği parasempatik sistemi etkiler. Kişi stresli olduğu zaman, birkaç yavaş derin nefes alarak daha dengeli hale gelir.
Diyafram nefesi, diyaframın hareketini sağlayarak, tüm vücuttaki mevcut oksijen seviyelerini arttırır. Bu artan oksijen miktarı sayesinde tüm hücrelerdeki enerji akışı artarak bütün organları ve sistemi etkiler. Pek çok insan enerjiyi yedikleri yemeklerden aldıklarını düşünürler. Bu kısmen doğru olsa da; oksijenin, yaşamı devam ettirebilmek için besinleri kullanılabilir enerji şekline dönüştürmesinde bir etken değildir. Yemeklerimiz oksidasyon işleminden geçer ve hücrelerin işlevselliğini sağlaması için bırakılan ATP (adenosine triphosphate) adı verilen molekülde depolanan enerjiye dönüşür.
Açık olarak, nefesiniz ve sağlığınız arasında bir ilişki vardır. Buna ek olarak nefesinizin niteliği çeşitli fiziksel ve duygusal durumlara göre değişiklik gösterir. Eğer endişeli iseniz, nefesiniz hızlı, sığ ve hatta düzensiz olacaktır. En son korktuğunuz bir zamanı düşünün. Nefesiniz ne oldu? Ani bir tehdit algılandığında, bir sürü kişi nefes almayı kesecektir. Bir olay nefesinizi etkileyebildiği gibi, bilinçli nefesi kontrolü de olayların sizi nasıl etkilediğini etkiler. Çeşitli gevşeme programlarına katılan, katılımcılardan yavaş ve derin nefes almaları istenir. Bu teknikler hücrelere bol oksijen taşınmasını ve böylece sempatik ve parasempatik sinir sistemleri arasında bir denge kurulmasını sağlar.
İşte size C. Samuel West’in D.N., N.D., ‘Altın Yedi Artı Bir’ kitabında derin nefes almanın yararları ile ilgili söylediklerinin özeti:
-
Derin nefes almak, kandaki proteinlerin lenfatik sistem yoluyla dolaşımını sağlar. Derin nefes almak glukozu enerjiye dönüştürebilmek için gerekli olan oksijenin alımına yardım eder. Kendisi oksijenin en önemli besin olduğunu söyler.
-
Dr. West akciğerlerin lenfatik sistem için bir emme pompası görevi gördüğünü açıklar. Lenfatik sistem; fibrinojen, albümin ve globünler gibi hücreler arasındaki boşluklarda bulunan kan proteinlerinin kaldırılmasından sorumludur. Bu kan proteinlerinin, minik kılcal damarlardan sızdığı görülmüştür. Kandaki proteinler bir kez kılcal damarlardan sızdı mı, hücreler arasında onları kan dolaşımına geri itecek basınç kalmaz. Lenfatik sistem bu hücreler arasında sıkışmış proteinleri tek yönlü valfleri vasıtasıyla boyun tabanının altında bulunan subklavan damarlara çekmek zorundadır.
Eğer lenf etkili bir şekilde hareket edemiyorsa, bu kan proteinleri hücreler arasında sıkışır ve oksijen metabolizmasına müdahale eder. Bu bir kez oluştu mu sıkışmış kan proteinleri fazla sodyumu cezbederek kandan su çekerler ve bu da hücre etrafında fazla sodyum ve su birikmesine sebep olur. Bu durumda hücre içindeki oksijen eksikliği sodyum ve potasyum dengesinin bozulmasına yol açar ve bunun sonucunda enerji kaybı, hastalık ve hücresel seviyede ölüme meydana gelir. Dr. West bu durumların, hücresel seviyede ağrı, iltihaplanma, enfeksiyon ve hastalık koşullarını yarattığı söylemiştir. Gerçekten de bu kan proteinlerinin lenfatik sistem tarafından toplanması zorunludur yoksa kişi bir gün içerisinde ölebilir. Dr. West beş dakikalık diyafram nefesinin, beş dakikalık yürüyüşten daha sağlıklı olduğuna inanmaktadır. Lenfatik sistem aynı zamanda zehirleri ve atık maddelerin bedenden atılmasına ek olarak kanın arındırılmasından da sorumludur. Ağrı, kanser, iltihaplanma ve genel olarak hastalıklar oksijen yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Eklem iltihabı, obezite ve yüksek kan basıncı, sıkışmış kan proteinleri tarafından kaynaklanmaktadır.
Kan proteinlerinin bir kişiyi sadece birkaç saat içerisinde öldürmesiyle ilgili şok edici bir araştırma vardır. Birisi şoka girdiğinde, bedenin tamamındaki kılcal damarlar genişler. Bu da kan proteinlerin serbest bırakılmasına ve dolaşım sisteminin çökmesine neden olur. Dr. Shields tarafından hazırlanmış bir belgeselde, derin nefes almanın lenfatik sistemin dolaşım gücünü nasıl etkilediğini göstermektedir. Diğer önemli tıp fakültelerinde yapılmış araştırmalar; doğru kimyasal denge sağlandığı ve metabolizmadan atık ürünler temizlendiği sürece hücrelerin sonsuza kadar canlı kalabileceğini ortaya çıkarmışlardır. Bu, etkili çalışan bir lenfatik sistemin yapabildikleridir.
Fizyoloji ve Tıp alanında Nobel ödülüne sahip Dr. Otto Warburg’e göre, kanserin temel nedeninin, normal hücrelerdeki oksijen solunumunun yerine şeker fermantasyonunun geçmesidir. Aynı zamanda sağlıklı hücrelerden oksijeni çıkardığınızda, onların kanserli hücreler haline geldiğini keşfetmiştir. Normalde hücreler enerji ihtiyaçlarını oksijen soluyarak sağlarlar buna karşılık kanserli hücreler enerji ihtiyaçlarını fermantasyondan sağlarlar.
Kanser gelişiminin olduğu her durumda, oksijen soluması azalır, fermantasyon başlar ve hücreler anaerobic duruma gelirler. O zaman bu hücreler normal işlevlerini kaybederek, sadece çoğalma ve gelişme özelliklerini muhafaza ederler.
Dr. Warburg’ün kanseri önlemek için önerileri şunlardır:
-
Kan akışını yeterince yüksek oranda tutarak, venöz kanın yeterli oksijene sahip olmasını garantilemek.
-
Kanın içinde oksijen moleküllerini taşıyan hemoglobin oranını yüksek seviyede tutmak.
-
Eğer kanser öncesi bir durum zaten mevcutsa, besinlere etkin solunum enzimlerini eklemek ve bunların miktarını arttırmak.
Dr. Warburg eğer yukarıda söylenenler yapılmış ve kanserojen maddeler giderilmişse, birçok kanser vakasının önlenebileceğine inanmıştır. Günümüzde pek çok uzman eğer kanserojen maddelere maruz kalmak engellenebilirse kanserin %80 oranda engellenebileceğinde hemfikirdirler. Geri kalan %20 kanser vakalarının da hücrelerin içindeki oksijen miktarları uygun seviyelerde tutulduğu takdirde önlenebildiği görülmüştür.
Dr. Warburg oksijen solunumunun yerine fermantasyon oluştuğunda neden kanser oluştuğunu sorgulamıştır. Atmosferdeki serbest oksijen bulunmadan önce de, dünyada yaşam olduğunu biliyordu. Serbest oksijen olmadan önce var olan bu yaşam formları enerjilerini fermantasyon yoluyla almak zorundalardı. Bu zamana ait fosil kayıtları bu yaşam formlarının tek ve farklılaşmamış hücrelerle sınırlı olduğunu göstermektedir. Bir milyar yıl önce serbest olan oksijen mevcut duruma gelince, bitki ve hayvan krallıklarını üretecek daha yüksek yaşam formları gelişmeye başlamıştır. Kanser aslında oldukça karmaşık hücrelerin ayrıştığı tersine bir süreçtir. Bugün kanser atmosferde serbest bulunan oksijenin, hücresel seviyede yetersiz miktarda bulunmasına bağlı olarak gelişmektedir. Böyle olunca neden oksijen ayrışma oluşmasına izin veriyor ve neden oksijen eksikliği tersine bir sürece neden oluyor? Bitkilerin, hayvanların ve insanın tek hücreli anaeroblardan gelişmesi, ortaya çıkan en beklenmedik süreçtir. Bunun oluşumuna ne neden olmuş olabilir? Şimdi Boltzmann’ın termodinamiğinden anladığımız üzere, bu beklenmedik süreçler aynı sıcaklığı olan bir gazda, ısı farkı yaratmak için çalışmak zorundadır ve bu çalışmayı oksijen solunumu sağlar. Farksızlaşma, solunum ve çalışma kısıtlandığında başlar. Termodinamiğin açısından, farklılaşma çalışmaya bağlı zorlanmış sabit durumu temsil ederken, farksızlaşma ve kanserin gelişimi çalışmayı gerektirmeyen bir denge durumudur.
Özet olarak, oksijenin solunumu (aerobik) fermantasyondan daha sık bozuluyor çünkü bu daha karmaşık bir süreçtir. Aerobik solunum bozulduğunda, fermantasyon kolayca onun yerini alır çünkü her iki sürecinde nikotinamit adında ortak bir katalizörü vardır. Aerobik solunum yerini fermantasyona bıraktığında, enerji eksikliğinden hücrelerin ölmesine sebep olur ve glisoliz meydana gelir. Glikoliz basitçe fermantasyon yoluyla ölüm ve anaerobik de fermantasyon yoluyla yaşam anlamına gelir. Eğer fermantasyonun enerjisi, kaybedilen aerobik solunuma eşitse, bu durumda anaerobisis ortaya çıkar. Farksızlaşmış gelişimi ile kanser ve hücrelerin kopyalanması ortaya çıkar çünkü sadece aerobik solunum hücrelerin yüksek seviyede farklılaşmasını ve bunun sürdürülmesini yaratabilir, fermantasyon değil.
Derin nefes almanın sağlık üzerindeki değerine ilişkin birçok bilgi vardır. ‘Yeni nefes alma bilimi’ kitabında, Stephen Elliott ve Dee Edmunson en uygun homeostaz, kusursuz sempatik ve parasempatik denge ve tamlığı yaratan en uygun nabız atış aralığı ve nefes alma üzerine görüşlerini bildirmişlerdir. Kalp atım aralığı bir kişinin sağlık durumunun seviyesini gösterir. Kalp atım aralığı, genişlik, sıklık, kalp atış hızı ve kalbin uyumunu dikkate alır. Eliot ve Edmunson nefes almanın gaz değişiminden daha fazla fonksiyonu olduğunu açıklar. Onların sağlık teorileri, otonom sinir sisteminin dengeli olmasına dayanır. Bu denge, ‘ahenkli nefes’ alma olarak tanımlanan bir nefes alma biçimi tarafından yaratılır. Bir kez ahenk yaratıldığında, vücuttaki bütün sistemler daha etkili ve tutarlı bir şekilde iletişim kurabilirler. Bu şekilde nefes alma en uygun kalp atım aralığını yaratır.
Eliot ve Edmunson aynı zamanda birçok sağlık sorunlarının sempatik sistemin baskın olmasından kaynaklandığını belirtmişlerdir. Bu makalenin başında da söylediğimiz gibi, sempatik sistemin dominant olması bedenin sistemlerinde yıpranma ve aşınmaya neden olur. İyi ki insanların kendi bilinçli akıllarını kullanarak, bedenlerine denge getirme becerileri var. Bunu yapabilmenin en temel kuralı, derin nefes alma tekniklerini bilinçli bir şekilde uygulamaktır.
Swami Rama, Dr. Rudolph Ballentine and Dr. Alan Hymes ‘Nefesin Bilimi’ adlı kitapta kişinin fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığını nefesle nasıl geliştirebileceğini anlatmışlardır. Yazarlar, özellikle dik durulan pozisyonda (transformal nefes seanslarında en çok tercih edilen pozisyondur), alınan diyafram nefesinin kılcal damarlardaki kanın maksimum oksijen emilimini sağlaması için en etkili fizyolojik yoludur. Diyafram nefesi aynı zamanda göğüs boşluğundaki emme basıncını arttırır ve kanın toplardamarlar yolu ile kalbe dönüşünü sağlar.
Kitapları bir kişinin duygusal durumunun nefes alma biçiminden nasıl belli olacağını anlatmakta çok başarılı bir iş çıkarmıştır. Çeşitli nefes alma modelleri ve bunlara eşlik eden duygusal durumlar işlenmiştir. Bir kişinin burundan nefes alarak sağlığını nasıl etkilediğini anlatmışlardır. Sağ ve sol burun deliklerinin akışını dengeleyecek çeşitli nefes teknikleri paylaşmışlardır. Bir kez bu akış eşitlendiğinde daha yüksek bilinçlere açılım deneyimlenebilir. Bu kitap bir kişinin bilinçli nefes pratiklerinden yararlanması için bir sürü neden sunmaktadır.
Oksijen yaşamı destekleme yeteneği olan ve vücutta doğal iyileşmeye yardımcı olan elementtir. Bilinçli nefes alma pratiği ile mevcut olan oksijeni arttırmak, bedeni dengeye getirmek ve onun uygun işlevlerini sürdürmek için çok önemlidir. Zamanla diyaframdan nefes alma alışkanlığı gelişir. Bu oksijen değişiminin etkisini ve her fizyolojik sürecin işlevselliğini arttırır.
İyileşme ve oksijen arasındaki ilişki bir çok uzman tarafından da araştırılmıştır. En basit biçimiyle, oksijen bedenin işlevselliği ve yaşamın devam edebilmesi için gereklidir. Ne zaman nefes alma engellenmiş ve oksijen kısıtlanmışsa, sağlık olumsuz bir şekilde etkilenir. İşte dikkate alınması gereken bazı temel gerçekler:
Beden dinlenme durumunda ya da yorucu egzersiz yapıyor olmasına bağlı olarak dakikada 1 bardak ile 2 galon oksijene ihtiyacı vardır.
-
Oksijen bedendeki en temel elementlerden biridir.
-
Beyin bedenin ihtiyaç duyduğu toplam oksijenin %20 sine ihtiyaç duyar -
Her fizyolojik süreç için gerekli olan enerji için oksijen gerekir.
-
Oksijen oksidasyon ve oksijenasyon yoluyla bedeni etkiler.
-
Yemekler enerjiye dönüşürken oksidasyon oluşur.
-
Kan oksijeni emerken oksijenasyon oluşur.
NEFES ALMAK VE TIP (Breathing And Science)
Bedenin sağlıklı hücreler üretebilmesi için, ihtiyacı olan en temel unsur oksijen bakımından zengin kandır. Vücutta sağlıklı hücrelerin üretimi, sağlıklı olmak için şarttır ve bunun bir çok hastalığın panzehri olduğu kanıtlanmıştır. Diğer yandan eğer insanların çoğu nefes aldıklarında, solunum sistemlerinin sadece üçte birini kullanıyorlarsa, sağlıklı olmak için ihtiyaçları olan hava ve oksijenin sadece %25 ini alabiliyorlar. Bu durumda her iki kişiden birinin ciddi hastalığa yakalanıyor olması sizce şaşırtıcı mıdır? Transformal nefes daha etkili bir şekilde nefes almayı öğretmektedir. Değerlendirmeler ve eğitimler sonrasında, Transformal nefes tekniği tüm solunum sistemini açarak, daha sık ve daha özgür nefes alış-verişe izin verir.
Transformal nefes, kişinin nefes alma biçimini yeniden yapılandırarak, oksijen seviyesini ve nefes alma kapasitesini arttırır ve böylece kişinin oksijen hacmi iki veya üç katına ya da daha fazlasına çıkar. Transformal nefesi deneyimledikten sonra, kronik hastalığı olan kişilerin fiziksel semptomlarının kaybolduğuna dair pek çok belgelenmiş kayıt vardır. Örneğin İtalya’da Regio Emilia hastanesinde yapılan çalışmada solunum yolu sorunları olan oniki hastaya nefes terapisti tarafından verilen 10 transformal nefes seansı sonunda, hastaların nefes kapasiteleri %65 ile %85 arasında artmıştır. Aynı zamanda fiziksel, zihinsel ve duygusal semptomları önemli derecede azalmıştır.
Tıbben, hava ve oksijenin sağlıklı kalmanın yanı sıra, hastalıkları tedavi etmek ve ortadan kaldırmak için de çok önemli bir rol oynadığı kesin bir şekilde kanıtlanmıştır. Daha iyi nefes almak birçok kişinin aradığı tıbbi deva olabilir. However effective this approach is, perhaps the drug and medical community has not promoted better breathing because the enterprise lacks financial returns. Bunu çevirmedim tıp dünyasını kızdırmamak için
Aşağıda örneklerde gördüğümüz gibi bazı doktorlar ve tıp uzmanları, hastalıkları iyileştirmede mucize nefes alma yöntemini desteklemektedirler.
ASTIM
‘Astımlı hastaların tedavi edilmesine ilişkin olarak, John Goyeche, Dr. Ago ve Dr. İkemi tarafından yürütülen bir araştırma, her etkili tedavinin fiziksel boyut kadar endişe ve kendini tanıma gibi bastırılmış duygulara da hitap etmesi gerektiğini varsaymıştır. Bu sonuca ulaşmak için postür bozukluklarının düzeltilmesini ve tam bir diyafram solunumunun oluşturulurken, solunumla ilgisi olmayan kasların rahatlatılmasını teşvik etmişlerdir. Aynı zamanda fazla balgamdan kurtulmanın yollarını tavsiye etmişlerdir. İyi haber, geniş kapsamlı bir nefes terapisinin tüm bunları sağladığıdır.’ Donna Farhi, Nefes Alma Kitabı, Sy. 207
KAN BASINCI
‘Nefes almak ve kan basıncı arasındaki ilişki uzun zamandır bilinmekte ve anlaşılmaktadır. Özetlemek gerekirse; kan basıncı yükseldiğinde, bedende hızlı ve sığ nefes alma durumuna yol açar. Nefes almayı yavaş diyafram nefesine dönüştürerek kan basıncı düşürülebilir.’
Robert Fried, Ph.D.,The Breath Connection, S.152
KANSER
‘İlk bulgu Berlin’deki Max Planck Enstitüsü, Hücre Fizyolojisi Bölümü Direktörü, Nobel ödül sahibi Doktor Otto Warburg tarafından yapılmıştır. Warburg, kanserin gelişmesinde temel ön koşulun hücresel seviyede oksijen eksikliği olduğunu kanıtlamıştır.’ Nathaniel Altman, Oksijenle iyileştirme Terapileri, s.66
‘Oksijen eksikliği, hücrelerin kanserli duruma gelmesinde kesinlikle en temel rol oynayan unsurdur.’
Dr. Harry Goldblatt, Journal of Experimental Medicine
‘kanserin tek bir ana sebebi vardır. Beden hücrelerinin normal oksijen soluması yerine anaerobic (oksijen bakımından yetersiz olan) hücre solumu yapılmasıdır.’
Dr. Otto Warburg, Nobel Ödülü sahibi (Kanser Araştırmaları Sayesinde)
‘Kanser, vücuttaki oxidasyonun büyük oranda azalması sonucunda hücrelerin fizyolojik kontrolün dışında bozulması durumudur. Benzer biçimde, alerjinin gerçek nedeni de beden içinde oxidasyonun azalması sonucunda etkilenen kişinin dışarıdan bedenine giren yabancı maddelere karşı duyarlı hale gelmesidir. Bu duyarlılık sadece, oxidasyon mekanizmasının tekrar kendi orijinal etkili durumuna getirilmesi ile ortadan kaldırılır.’
Dr. Wendell Hendricks, Hendricks Araştırma Kurumu
DETOX
‘Hastalarım yaşamlarına nefes egzersizlerini kattıktan sonra diğer fiziksel rahatsızlıklarında da bir sürü iyileşmeler başladı. Bunu açıklayan son derece basit ve kapsamlı bir neden var. İnsan bedeni toksinlerin % 75′ini solunum yoluyla dışarı atacak biçimde tasarlanmıştır. Toksinlerin sadece küçük bir oranı ter, dışkı ve idrar yoluyla dışarı atılır. Eğer solunumunuz etkin bir şekilde çalışmıyorsa, toksinleri uygun bir biçimde dışarı atamıyorsunuz demektir.’
Gay Hendricks, Ph.D., Bilinçli Nefes Alma, s.17
‘Dokulardaki fazla oksijenin en fazla gözden kaçırılan yararı, detoksifikasyonu daha etkin biçimde gerçekleştirme yeteneğidir.’
Dr.Kurt W. Donsbach, D.C.,N.D.,Ph.D,
Süper Sağlık, Oksijen - Oksijen - Oksijen
‘Hastalık, toksinlerin bedenden uygun olmayan bir biçimde atılmasının bir sonucudur. Oksijen bedenin toksinleri dışarı atmasına yardımcı olan en hayati etkendir.’
Ed McCabe Oksijen Terapileri, Hastalıklara Yeni Bir Yaklaşım Yolu (1988)
KALP HASTALIKLARI
‘Koroner kalp hastalıkları, kalp tarafından alınan oksijen eksikliğinden kaynaklanır.’
Doktor Dean Ornish
‘…Bir kalp hastasına öğretilecek ilk şey sağlıklı nefes almaktır. Dixhoorn adında bir doktor tarafından yürütülen bir Hollanda araştırmasında iki grup kalp hastası birbirleriyle karşılaştırılmıştır. İlk gruba basitçe diyaframdan nefes alma öğretilirken ikinci gruba nefes alma ile ilgili hiçbirşey öğretilmemiştir. Nefes almanın öğretildiği gruptan hiç kimse daha sonra kalp krizi geçirmemişken, ikinci grubun 12 üyesinden 7si daha sonraki 2 yıl içerisinde ikinci kalp krizlerini geçirmişlerdir.”
Gay Hendricks, Ph.D., Bilinçli Nefes Alma, s.16
‘Oksijen eksikliği (hypoxia) her yıl 1,5 milyon kalp krizinin birinci nedenidir.’
Dr. Richard Lippman, Ünlü Araştırmacı
LENFATİK SİSTEM
‘Kaliforniya, Santa Barbara’da Lenfoloji uzmanı doktor Jack Shield, nefes almanın lenfatik sistem üzerindeki etkilerini araştıran bir araştırma yürütmüştür. Bedenin içinde kamera kullanarak derin diyafram solunumunun, lenfi kan akışının içine doğru emen bir vakum yaratarak, lenf sistemini temizlediğini bulgulamıştır. Bu da, toksik maddelerin atılma hızını normal hızının 15 katına çıkmasına neden olmaktadır.’
J. Shields, Lenfoloji Uzmanı, Lymph Glands And Homeostasis, Vol.25 No.4, Aralık 92, s.147-153
Hastalıkla Başa Çıkma
‘Hastalıkların ortak nedeni yanlış nefes almakdır.’
Dr.Andrew Weil
‘Bütün kronik ağrılar, acılar ve hastalıklar hücre seviyesindeki oksijen eksikliği nedeniyle ortaya çıkmaktadır.’
Dr. Arthur C. Guyton, M.D., Tıbbi Fizyoloji Ders Kitabı
‘Nefes alma, öncü biyolojik olarak fonksiyon ve gelişimin tüm kataloğununun kilidini açan bir anahtardır. Sağlığın her yönünde böylesine merkezde olması şaşırtıcı değil midir? Yorgunluk, hastalık veya enerji seviyesinde düşüş ortaya çıktığında ilk bakılacak yer nefes almadır. Nefes alma gerçekten bedenin en temel iletişim sistemidir.’
Sheldon Saul Hendler, MD.,Ph.D., Oksijen Buluşu, S.96
‘Oksijenasyon yaşamın kaynağıdır. Onun yokluğu sağlığın bozulmasına veya hastalığa, kesilmesi ölüme neden olur.’
Dr.F.M. Eugene Blasse, Ph.D.,
Oksijen Terapi: Temelleri, Amacı ve Sonuçları
‘Basitçe söylersek, hastalık bedende olması gereken oksidasyon işlemindeki eksiklik sebebiyle toksinlerin birikmesinden kaynaklanır. Bu toksinler normal metabolik fonksiyonlar yoluyla düzenli birşekilde yakılmalıdır.
Albert Wahl
‘Oksijen, bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasında çok önemli bir rol oynar.’
Parris M. Kidd, Ph.D., Antioxidant Adaptation
‘Bütün ciddi hastalık durumlarında ona eşlik eden düşük seviyede oksijen bulgusu vardır… Beden dokularında düşük oksijen seviyesi kesinlikle bir hastalığa işaret ediyordur… Hipoksiya veya dokularda oksijen eksikliği tüm dejeneratif hastalıkların temel sebebidir. Oksijen bütün hücreler için yaşam kaynağıdır.’
Dr. Stephen Levine, Ünlü Moleküler Biyolog ve Genetikçi
Oxygen deficiency:A concomitant To All Degenerative Illness
‘Oksijene aç kalan bir beden hasta olacaktır ve eğer bu devam ederse ölecektir. Bunun üzerine söylenecek başka birşey olduğundan kuşkuluyum.’
Dr. John Muntz, Nutritional Scientist
‘Yetersiz oksijen, hafif bir yorgunluktan yaşamı tehdit eden bir hastalığa kadar herşeyle sonuçlanabilecek yetersiz biyolojik enerji anlamına gelir. Yetersiz oksijen ile hastalık arasındaki ilişki güçlü bir şekilde kurulmuş demektir.’
Dr. W. Spencer Way
Journal Of The American Association Of Physicians